Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, 142 gün hücrede tutulduktan sonra çıktığı mahkemede, akademik birikimini ve devlet sadakatini anlattı: “Fiillerim hukukun bana yüklediği sorumluluklardır.”
Ümit Özdağ’dan 50 Sayfalık Savunma
“Beni Devlet Sırlarıyla Görevlendirdiniz, Şimdi Sanık Diyorsunuz”
Özdağ’dan Mahkemeye: “Cumhuriyeti Hukukla Kurduk, Öyle Savunuruz”
Kamuoyunun özgürlük beklentisiyle kilitlendiği 11 Haziran 2025 Çarşanva günü duruşmada, Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Silivri Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda yaptığı 50 sayfayı aşan kapsamlı savunmasında, hukuka, devlete ve Türk milletine bağlılığını hem tarihi örneklerle hem akademik zeminde ortaya koydu.
Savunmasına güçlü ve sarsıcı bir başlangıç yapan Özdağ, “Bugün burada mahkemenizde sanık olarak bulunmam, Anayasa ve yasalar ihlal edilerek, zor kullanılarak gerçekleştirilmiştir,” diyerek duruşmanın hukuk devleti açısından taşıdığı önemi vurguladı.
Akademiden Hücreye, Hücreden Hukuka
Savunmasının başında, 1999’da yaşadığı bir dava sürecini anlatan Özdağ, geçmişte PKK propagandası yaptığı iddiasıyla yargılanan bir akademik çalışmayı sahiplenişini, hukukla verdiği mücadeleyi ve sonrasında gelen beraat kararını anlattı. “Savcı, bir gün ‘yanlışlık oldu’ demişti. Bu davanın savcısı da aynı şeyi diyecek,” diyerek salonda tarihi bir benzetmeye imza attı.
Bu anekdot, yalnızca bireysel bir hatıranın aktarımı değildi; aynı zamanda bugün karşı karşıya kaldığı sürecin bir benzerine işaret eden politik bir göndermeydi.
Akademik kariyerinden güvenlik bilimlerine, terörizmle mücadeleden devlet adına yürüttüğü diplomatik görevlere dek uzanan bir yaşam çizgisi sunan Özdağ, sözlerini “Devlet sırları bana emanet edildi, taşıdım ve taşıyorum,” diyerek sürdürdü.
Tutuklama Siyasi mi?
Özdağ, Antalya’da yaptığı bir konuşmanın ardından re’sen başlatılan soruşturmayı “adli değil, siyasi” olarak tanımladı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde geçirdiği gece, savcılıktaki sorgusu sırasında başka bir dosya üzerinden yöneltilen sorular ve eş zamanlı hazırlanan iddianameler zinciri, savunmasına göre sistematik bir politik operasyonun izlerini taşıyordu.
Savunmasında yalnızca kendi sözlerine değil, Kürtçü çevrelere yakın bazı isimlerin açıklamalarına da yer veren Özdağ, “Dikkat edin, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ bile içeride” ifadelerini gündeme taşıyarak davanın doğrudan doğruya siyasi mutabakatın bir parçası olduğuna işaret etti.
“Bunlar Yabancı Düşmanlığı Değil, Milli Güvenlik Politikasıdır”
Zafer Partisi’nin göç politikalarına da değinen Özdağ, bu yaklaşımların “psikolojik yabancı düşmanlığı” değil, akademik ve güvenlik temelli bir milli duruş olduğunu belirtti: “Cumhuriyeti hukukla kurduk. Bugün de ülkemizi hukuka aykırı şekilde savunmaya ihtiyacımız yok,” sözleriyle sığınmacı karşıtı politikalarının temelini açıkladı.
Son Söz, “Hayatım Türk Milletinin Emrindedir”
Savunmasının sonunda ise duygusal ama bir o kadar da kararlı ifadelerle salona veda etti: “Bütün hayatımı akademik ve siyasi olarak Türk milletinin güvenliği ve refahına adadım. Binlerce öğrenci yetiştirdim. Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir ülke olsun diye çalıştım. Şimdi burada, yine o görev duygusuyla bulunuyorum.”
Özgürlüğün Eşiğinde Bir Duruşma
11 Haziran 2025 tarihi, yalnızca bir savunma metninin okunduğu değil; Türkiye'nin hukukla siyaset arasındaki çizgiyi yeniden tartıştığı bir gün oldu.
Özdağ’ın duruşmadaki sözleri, kamuda hâkim olan “özgürlüğü gerçekleşecek” umudunu pekiştirdi. Bu savunma, içerdiği tarihsel referanslarla, devlet sadakatiyle ve hukuka çağrısıyla, yalnızca mahkeme salonuna değil, demokrasi tarihine de kaydedildi.
Eğer karar, hukuk ve vicdan terazisinde tartılırsa, bu savunma bir dönüm noktası olabilir. Aksi takdirde, tıpkı geçmişte olduğu gibi, ileride biri çıkıp yine “bir yanlışlık olmuş” demek zorunda kalabilir.
Özbek Kadın Hakları Koruma Derneği yönetimi, 04 Haziran 2025 Çarşamba günü Polonezköy’üneşsiz yeşil doğasında bir araya gelerek kadın haklarına dair anlamlı yeni projelerini masaya yatırdı.
Toplantının ana gündemi, kadın haklarını koruma kılavuz kitabının içeriklerinin belirlenmesiydi.
“Zihinler tabiatla açılır” düşüncesinden yola çıkarak düzenlenen bu özel toplantı, aynı zamanda yeni projelerin temelinin atıldığı ve kadın haklarını koruma kılavuz kitabının içeriklerinin titizlikle belirlendiği bir fikir kampına dönüştü.
Yeni projelerine ve özellikle de merakla beklenen "Kadın Haklarını Koruma Kılavuzu" kitabının içeriğine son şeklini verdi. Doğanın kalbinde yapılan bu anlamlı buluşma, zihinleri açarak kadın hakları konusunda yepyeni fikirlerin ortaya çıkmasına zemin hazırladı.
Piknik havasında geçen buluşma, hem verimli tartışmalara hem de derneğin gelecek vizyonuna ışık tuttu.
Günübirlik bir piknik havasında gerçekleşen toplantı; doğayla iç içe, özgürlük hissi uyandıran bir ortamda hem üretkenliğin hem de dayanışmanın en güzel örneklerinden birine sahne oldu.
Kadın Haklarının Yol Haritası Belirleniyor
Toplantının odak noktası, kadınların toplumsal haklarını hem hukuksal hem kültürel düzlemde daha net bir şekilde tanımlayan, farkındalık oluşturan ve yol gösteren “Kadın Haklarını Koruma Kılavuz Kitabı” oldu.
Dernek, hazırlayacağı "Kadın Haklarını Koruma Kılavuz Kitabı" ile hem Özbekistan’da hem de uluslararası arenada kadınların hak arayışına rehberlik edecek.
Kadınlara yönelik şiddetten sosyal hayatta eşit temsil hakkına, eğitimde fırsat eşitliğinden ekonomik özgürlüğe kadar birçok başlıkta çözüm odaklı içerikler tartışıldı ve kaleme alındı.
Bu kılavuz, yalnızca yasal hakları değil, aynı zamanda kadınların sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda güçlenmesine yönelik stratejileri içerecek. Toplantıda, kitabın içeriğinin "kadın dayanışması, hukuki destek mekanizmaları ve toplumsal cinsiyet eşitliği" temaları üzerine inşa edilmesi kararlaştırıldı
Ozoda İslamova, Vizyoner Bir Lider, Bir Işık
Bu tarihi buluşmanın mimarı, Dernek Başkanı Ozoda İslamova, enerjisi, öngörüsü ve kararlılığıyla bir kez daha takdir topladı.
Kadın hakları konusundaki engin bilgisi ve stratejik duruşuyla “vizyoner lider” tanımını bir kez daha hak etti.
Yıllardır kadınların sesi olan, onların gücünü toplumun merkezine taşıyan İslamova, sadece Özbekistan’da değil, Türkiye’de de dikkat çeken bir figür haline geldi.
Bu özverili çalışmaları ve uluslararası düzeyde fark yaratan projeleriyle Derneğin başkanı Ozoda İslamova, yıllardır sürdürdüğü enerjik, kararlı ve ilham verici çalışmalarıyla kadın hakları mücadelesinde bir sembol haline geldi.
Bu başarıların bir yansıması olarak, 2025 yılı Türkiye Altın İnsan Ödülü’ne layık görülen İslamova, kadınların sesini duyurmadaki azmiyle bir kez daha taçlandırılmıştı.
Bu ödül, yalnızca bir başarı sembolü değil, aynı zamanda kadınların değişim gücünün tescili olmasıydı.
Kadınların Gücü, Doğanın Sesiyle Buluştu
Polonezköy’ün yeşiliyle bütünleşen bu anlamlı toplantı, yalnızca fikirlerin değil umutların da yeşerdiği bir gün oldu. Kadınlar arasında kurulan dayanışma bağı, ortaya çıkan yaratıcı fikirler ve ortak hedefe duyulan inanç, geleceğe dair umutları güçlendirdi.
Toplantıda konuşan İslamova,"Kadın hakları, insan haklarıdır. Bu kılavuz, yalnızca bir kitap değil, bir manifesto olacak. Amacımız, tüm kadınların haklarını öğrenmesi ve savunması için güçlü bir araç sunmak"dedi.
Bu buluşma; “birlikten kuvvet doğar” sözünü en güzel haliyle yaşatırken, Özbek Kadın Hakları Koruma Derneği’nin misyonunu da bir kez daha gözler önüne serdi.
Kadınlar için daha adil, daha eşit ve daha özgür bir dünya.
Ozoda İslamova Yalnızca bir lider değil, yol gösteren bir yıldız olarak, özverisinin ve kararlılığının ışığı, sadece Özbek kadınlarını değil, tüm dünyadaki kadınları aydınlatmaya devam ediyor.
İslamova'nın kadın hakları konusundaki tutkusu ve derneğin hedeflerine ulaşma konusundaki kararlılığı, tüm yönetim üyelere ilham verdi.
İnsan Kaynaklarında Devrim Niteliğinde Bir Gün Daha
Seda Mızraklı’ya alkışlar, zirveye övgüler yağdı…
İstanbul’un kalbinde düzenlenen Global HR Summit 2025, ikinci gününde insan kaynakları, teknoloji ve liderlik kavramlarını tarihin en parlak zihinleriyle buluşturdu.
Bu zirvede yalnızca bir etkinlik değil, adeta bir vizyon devrimi yaşandı.
Ve elbette, bu eşsiz organizasyonun mimarı olan Seda Mızraklı Ferik… O sadece bir zirve başkanı değil; modern iş dünyasının rotasını çizen, ilham veren bir lider. KREA M.I.C.E. ve KREA Digital’in kurucusu olarak, bu dev organizasyonu bir şölene dönüştürdü. Katılımcılar nezdinde, adeta sahnede parlayan bir yıldız gibi izlendi.
Açılış Seda Mızraklı’dan, İlham Dalgası Tüm Güne Yayıldı
Zirvenin ikinci günü, Seda Mızraklı’nın içten ve vizyon dolu açılış konuşmasıyla başladı. Dinleyen herkesin içinde bir ışık yaktı. İşte o konuşma, yalnızca bir açılış değil, geleceğin iş dünyasına atılan güçlü bir adımdı.
Küresel Düşünürlerden Altın Değerinde Konuşmalar
Sir Andrew Likierman (London Business School) sanal katılımıyla karar verme mekanizmalarında doğruluk ve içgörüye ışık tuttu.
Florin Petrescu insan odaklı liderliğin yapay zekâ çağında nasıl şekillenmesi gerektiğini detaylıca anlattı.
Bahadır Kaleağası küresel jeopolitiğin iş dünyasına etkisini büyük bir vizyonla aktardı.
"İş Dünyası, Jeopolitik ve Ötesi, Küresel Krizler Çağında Yeni Stratejiler"
Bahadır Kaleağası’ndan Çarpıcı Uyarılar, "Şirketler Artık Jeopolitiği İçselleştirmeli"
Paris – Institut du Bosphore Başkanı ve strateji uzmanı Bahadır Kaleağası, "İş Dünyası, Jeopolitik ve Ötesi" başlıklı konuşmasında, küresel sistemdeki radikal dönüşümleri analiz ederek iş dünyasına ve politika yapıcılara kritik mesajlar verdi. Marie Curie’nin "Korkmamak ve anlamaya çalışmak" sözünden yola çıkan Kaleağası, "Artık ekonomiyi jeopolitikten, bilimi diplomasiden ayıramayız" dedi.
Parçalanmış Küreselleşme, Yeni Riskler ve Fırsatlar
Kaleağası, küreselleşmenin "stratejik kırılganlıklarla dolu" yeni evresini şu başlıklarla özetledi:
Ekonomik zincirler = Risk zincirleri: Tedarik ağları artık jeopolitik gerilimlerden doğrudan etkileniyor.
Yarı iletkenler ve kritik hammaddeler: ABD-Çin rekabetinin odağında; şirketler için "kaynak güvenliği" öncelik haline geldi.
Dijital sistemler ve uzay teknolojileri: Refahın taşıyıcısı olduğu kadar "hibrit savaşların" hedefi.
Yapay zekâ ve kuantum bilişim: Belirsizlik yaratan ancak "büyüleyici" bir gelecek vaat ediyor.
"Şirketler, yatırım ve üretim kararlarını artık sadece piyasa koşullarına göre değil, jeopolitik analizle almalı" uyarısını yaptı.
Jeopolitik Artık Yönetim Kurullarında
Kaleağası’nın altını çizdiği 5 çarpıcı gerçek:
"Jeopolitik analiz, finans ve pazarlama kadar kritik bir yönetim kurulu gündemi."
Ukrayna savaşı, pandemi ve Orta Doğu krizleri, karşılıklı bağımlılığı gösterdi: "Hiçbir küresel sorun tek başına çözülemez."
Liderlik, kaba güçle değil; "yenilik, iş birliği ve öngörü" ile şekillenmeli.
Avrupa’nın rolü, Demokrasi, teknoloji ve sürdürülebilir kalkınma, insanlığın geleceğini belirleyecek.
Güven krizi, Kurumlara ve kamusal söyleme duyulan güvenin yeniden inşası şart.
Çözüm Önerileri, "21. Yüzyılın Yönetişim Araçları"
Kaleağası, yol haritasını 3 maddede paylaştı:
Uluslararası yönetişim reformu, 20. yüzyıl kurumları (BM, Dünya Bankası vb.) artık yetersiz.
Mini çok taraflılık, Esnek iş birlikleri (örneğin; kritik madenler ittifakları).
Bilim ve diplomasi sinerjisi: NASA’da kara delik görüntüleyen Prof. Feryal Özel’in "Merak edenler geleceği kazanacak" sözünü hatırlattı.
Türkiye-Fransa-EÜ Diyaloğunun Önemi
Paris Bosphorus Enstitüsü’nün çalışmalarına değinen Kaleağası, "Bilgi ve kolektif zekâ artık jeostratejik varlık. Fransa, AB ve Türkiye diyaloğu, krizleri aşmada kilit rol oynayabilir" dedi.
"Korkmamak İçin Anlamalıyız"
Kaleağası, konuşmasını Marie Curie’nin sözleriyle tamamladı: "İlerleme berrak bir bilinç ister. Daha az korkmak için daha çok anlamanın zamanı."
Kaleağası’nın mesajı net,"Yeni dünyada ayakta kalmak için disiplinlerarası düşünmek ve kolektif hareket etmek şart."
Ahmet Akın ise dinleyenleri “insan yüzlü robotlar mı, robot yüzlü insanlar mı?” sorusu ile düşündürdü.
Yapay Zekâ, Nörobilim, Duygusal Zeka… Her Şey Masadaydı
Günün ilerleyen saatlerinde sahnede:
Dr. Hamira Riaz, iş ve insan kaynakları stratejileri arasındaki uçurumu nörobilimle nasıl kapatabileceğimizi gösterdi.
Aydın Erdem, çalışanların değişen sosyolojisini verilerle ortaya koydu.
Sezin Mızraklı Avalin, yapay zekâ ile duygusal zekânın çarpıştığı sessiz savaşta kimin kazanacağına dair çarpıcı bir vizyon sundu.
Zihin mi Kazanacak, Yürek mi? Yapay Zeka ile Duygusal Zekanın Sessiz Savaşı
Sezin Mızraklı AvalinKonuşmacı, B2B Satış ve Stratejik Pazarlama Danışmanı
"Zihin mi Kazanacak, Yürek mü? Yapay Zeka ile Duygusal Zekanın Sessiz Savaşı"
Sezin Mızraklı Avalin’den Çarpıcı Analiz: "İnsanlık ve Teknoloji Dengesini Kurmalıyız"
B2B Satış ve Stratejik Pazarlama Danışmanı Sezin Mızraklı Avalin, "Zihin mi Kazanacak, Yürek mü? Yapay Zeka ile Duygusal Zekanın Sessiz Savaşı" başlıklı konuşmasında, yapay zekanın insan hayatına etkilerini kişisel deneyimleri ve tarihsel perspektifle ele aldı. Avalin, teknolojinin hızla ilerlediği bir dönemde "insani değerlerin korunması" gerektiğini vurgulayarak kritik uyarılarda bulundu.
Kişisel Hikaye, "Yapay Zeka Teşhisi mi, İnsani Dokunuş mu?"
Avalin, geçen yıl yaşadığı sağlık sorununu örnek göstererek teknoloji-insan dengesinin önemine dikkat çekti:
"Doktorum, teşhisi yapay zeka destekli görüntülemeyle koydu ancak ardından gözlerimin içine bakarak 'Merak etmeyin, yalnız değilsiniz' dedi. Bu insani temas, psikolojik olarak beni rahatlattı."
Yapay zekanın "soğuk" bir şekilde hastalığı bildirmesinin yaratacağı travmaya karşı, "Duygusal destek olmadan teknoloji yetersiz kalır" dedi.
Yapay Zekanın Tarihsel Yolculuğu: "Leonardo da Vinci’den Günümüze"
Avalin, yapay zekanın kökenlerini Leonardo da Vinci’nin 1495’te tasarladığı robotlara kadar götürerek şu tarihsel dönüm noktalarını paylaştı:
1997’de IBM’in Deep Blue’su, satranç şampiyonu Garry Kasparov’u yendi.
2011’de Siri, 2016’da sohbet robotları insanlarla etkileşime başladı.
2026 projeksiyonu, Yapay zeka çözümlerinin 500 milyon+ insanın hayatını değiştirmesi bekleniyor.
İnsan Kaynaklarında Yapay Zeka, "Operasyonel Verimlilik ama Duygusal Zeka Şart"
Avalin, iş dünyasında yapay zeka kullanımına ilişkin çarpıcı tespitler yaptı:
"Bordro süreçlerinden aday taramasına kadar yapay zeka verimlilik sağlıyor. Ancak çalışanların %70’i, yöneticilerinin 'duygusal zeka' göstermesini bekliyor."
Z Kuşağı (1995-2009 doğumlular) için anında erişim ve sosyal duyarlılık vurgusu:
"Onlar için 'çevreye duyarlı şirketlerde çalışmak' maaş kadar önemli."
Kritik Uyarılar, "Yapay Zekayı Doğru Kullanmanın 4 Yolu"
Avalin, geleceğe dair şu stratejileri önerdi:
"Yapay Zeka ile Savaşmayın, İş Birliği Yapın":
"Satranç turnuvalarında artık 'insan+makine' takımları kazanıyor. Beraber çalışmalıyız."
"Akışkan Olun":
"Eskiden kasetler vardı, şimdi Spotify var. Kurumlar da esnek ve dinamik olmalı."
"Zaman Kazandıran Teknolojileri Hayata Entegre Edin",
"Yapay zeka rutin işleri halletsin, insanlar yaratıcılığa odaklansın."
"Doğru Soruları Sormayı Öğrenin":
"Bilgiye ulaşmak kolay ama doğru soruyu sorabilmek artık en değerli beceri."
"Dengeyi Kurun"
Avalin, "Yapay zeka teşhis koyabilir ama hastaya 'geçmiş olsun' diyen bir doktor olmalı" diyerek sözlerini tamamladı. Vurgusu nettir,
"Teknolojiyi reddetmeyin ama insanı da unutmayın. Kazanan, bu dengeyi kurabilenler olacak."
.
Günün farklı panellerinde Vodafone, Pegasus, Unilever, LC Waikiki, ING Türkiye gibi dev şirketlerin insan kaynakları liderleri, geleceğin liderlik ajandalarını masaya yatırdı.
İşveren Markasında Dönüşüm Zamanı Paneli,
“İşveren Markasında Dönüşüm Zamanı, Liderlerin Vizyonu, Stratejik Yol Haritası ve Geleceğe Bakış,” başlıklı panelde sektörün önde gelen isimleri, işveren markası dönüşümüne yönelik stratejilerini paylaştı. Moderatörlüğünü KREA M.I.C.E. Kurucu & CEO’su Seda Mızraklı Ferik’in üstlendiği panelde, LC Waikiki CHRO Bahattin Aydın, ING Türkiye İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Hale Ökmen Ataklı ve Tiryaki Agro İnsan Kaynakları Başkan Yardımcısı Murat Boğahan önemli açıklamalar yaptı.
Esneklik ve anlam arayışı yeni nesil çalışanların beklentisi. Aile şirketi kültürü, aidiyeti güçlendiriyor. Yapay zekâ ve insan iş birliği, geleceğin iş modellerini şekillendiriyor. Türk şirketleri, küresel işveren markası olma yolunda hızla ilerliyor.
ING Türkiye, "Esneklik ve Anlam Arayışı İşveren Markasının Temel Taşı"
ING Türkiye’nin İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Hale Ökmen Ataklı, dijital dönüşüm ve esnek çalışma modellerinin işveren markasındaki önemine dikkat çekti:
"Kendimizi bir teknoloji şirketi olarak konumlandırıyoruz. Çalışanlarımız için 'Burada hayatını yaşa' mottosuyla esneklik sunuyoruz."
Pandemi sonrası çalışanların %60'ının hibrit modeli talep ettiğini belirterek, ING’de ayda 6 gün ofis zorunluluğu olduğunu, ancak bunun takım motivasyonu ve inovasyon odaklı kurgulandığını vurguladı.
"Yeni nesil, anlam arayışı olan işler istiyor. Teknolojiyi etkin kullanan, sosyal etkisi yüksek şirketler tercih ediliyor."
Tiryaki Agro, "Aile Kültürü ve Sahada Olmak Fark Yaratıyor"
Tiryaki Agro İK Başkan Yardımcısı Murat Boğahan, şirketin 70+ ülkede tarım ve lojistik operasyonlarıyla küresel bir marka olduğunu hatırlatarak, "Bizim için aile kültürü ve sahada aktif olmak kritik" dedi.
Deprem bölgesinde hızlı aksiyon alarak 5 konteyner kent kurduklarını ve çalışanlarının bu sürece gönüllü katıldığını paylaştı.
"Liderlerimiz, sadece talimatları uygulayan değil, sorgulayan ve katma değer yaratan ekipler istiyor."
Afrika ve Orta Doğu’daki zorlu coğrafyalarda çalışanlarının aidiyet duygusunu samimiyetle beslediklerini vurguladı.
LC Waikiki, "Yapay Zekâ ve İnsan Odaklı Dönüşüm"
LC Waikiki CHRO Bahattin Aydın, perakende devinin 60+ ülkede 60 bin çalışanla büyüdüğünü belirterek, "Geleceği şekillendirmek için yapay zekâyı iş süreçlerine entegre ediyoruz" açıklamasını yaptı.
"Artık organizasyon şemalarında 'avatarlar' (dijital çalışanlar) yer alıyor. İnsan+yapay zekâ iş birliği kaçınılmaz."
Çalışanlarda "işimi kaybeder miyim?" endişesini ortadan kaldırmak için "Akıl ve Kalp" temalı bir dönüşüm stratejisi uyguladıklarını anlattı.
"Yapay zekâ becerisi olan adayları deneyimli olanlara tercih ediyoruz. Türkiye’den küresel bir marka çıkarmak hedefimiz."
Türk Şirketleri Küresel İşveren Markası Olma Yolunda
Panelde öne çıkan ortak vurgu, "insan odaklı dijital dönüşüm" oldu. ING’nin esnek çalışma modeli, Tiryaki Agro’nun saha deneyimi ve LC Waikiki’nin yapay zekâ stratejisi, Türk şirketlerinin küresel işveren markası olma yolundaki adımlarını gösterdi.
Moderatör Seda Mızraklı Ferik, "Bu panelde iki Türk markasının (LC Waikiki ve Tiryaki Agro) yanı sıra ING gibi küresel bir oyuncunun Türkiye’den liderlik etmesi gurur verici" diyerek sözlerini tamamladı.
Günün son keynote konuşması ise efsanevi eğitmen ve yazar Ahmet Şerif İzgören’den geldi. Anlam, etik ve liderliği merkezine alan bu kapanış konuşması ayakta alkışlandı
Global HR Summit 2025’in ikinci günü, yalnızca bilgi ve içgörü değil, aynı zamanda duygu, vizyon ve liderlik dolu bir deneyim sundu.
Bir gazeteci olarak şunu gururla söyleyebilirim, Bu zirve, yalnızca bir etkinlik değil, bir akıl fırtınası, bir ilham patlamasıydı. Seda Mızraklı’nın liderliği altında bu zirve, Türkiye’nin iş dünyasında ve küresel HR arenasında “olmazsa olmaz” bir marka haline geldi.
Altın İnsan Ödülü, Kadın Haklarının Mücadeleci Ruhuna Gitti
Tomris Hatun’un Mirasçısı Altın İnsan
Azade İslamova’ya Türk Dünyası adına Büyük Onur
Mihrabat Korusu’nda düzenlenen ve iş, sanat, akademi ile sağlık dünyasının seçkin isimlerini bir araya getiren görkemli törende bu yılın en anlamlı ödüllerinden biri Özbek Kadın Hakları Derneği Başkanı Azade (Ozoda) İslamova’ya takdim edildi.
Altın Kalem, Altın Deklanşör, Altın Fırça, Akademik Altın Kalem ve Dünya Sağlık Ödülleri’ni tek bir vizyonda buluşturan Sayime Serra Erdoğan’ın öncülüğünde oluşturulan Altın İnsan Ödülleri, bu yıl Türk Dünyası adına “Tomris Hatun” olarak anılan Azade İslamova’yı onurlandırdı.
Derinlikli Bir Ziyaret, Etkileyici Duygular
Törene katılamamış olsam da, bu anlamlı başarının yankılarını ilk ağızdan dinlemek ve Türk kadınının sesi olan bir öncüye teşekkür etmek adına, Özbek Kadın Hakları Derneği’nin ofisinde Azade İslamova’yı ziyaret ettim. Kapıdan içeri girdiğim andan itibaren, sade ama kararlı bir liderin vakur duruşuyla karşılaştım.
O yalnızca bir hak savunucusu değil; aynı zamanda geçmişin ilhamını geleceğe taşıyan bir ışık, Türk kadınının küresel vicdanı oldu. Konuşmamızda gözlerindeki parıltı, aldığı ödülün sadece bir plaket değil, yılların mücadelesinin tescili olduğunu haykırıyordu.
İslamova, “Bu ödül sadece bana değil, haklarını ifade edemeyen tüm kadınlara”
Gurur, heyecan ve mütevazılıkla dolu duygularını paylaşan İslamova’ya uzattığım mikrofonu şu sözlerle doldurdu
“Altın İnsan ödülünü şahsım adına değil, Özbekistan’dan Türkiye’ye, Kırgızistan’dan, Kazakistan’dan, Türkmenistan’dan, Dağıstan’a Azerbaycan’a kadar yani Türk dünyasında her zorlukta dimdik duran Türk kadını adına aldım. Bu ödül, pasifleştirilmek istenen, görmezden gelinen ama asla geri adım atmayan tüm kadınların yüreğine dokunsun istiyorum. Bu ödül, tüm dernek hizmet gönüllüsü yönetim kadrosunun, üyelerimizin, çalışanlarımızın, Özbek kadınlarının ve Türk dünyasının ortak başarısıdır. Birlikte daha güçlüyüz.”dedi. Sadece hak konusunda değil eğitimden istihdama kadar pek çok konuda kadına dokunan pamuk eller..
Bir Kadın Liderinin Nefes Kesen Başarısı
Azade İslamova, yıllardır sürdürdüğü adalet, eşitlik ve insan hakları mücadelesiyle sadece Özbekistan’da değil, tüm Türk coğrafyasında bir sembol haline geldi. Bu ödül, onun kararlı duruşunun ve emeklerinin en anlamlı taçlandırılışı oldu.
Bir Derneğin Çok Ötesinde, Mücadeleyle Yoğrulmuş Bir Misyon
Özbek Kadın Hakları Derneği yalnızca bir sivil toplum kuruluşu değil, aynı zamanda kültürel belleğin direniş noktası. Kadının sesi olmakla kalmayıp, Türk kadınının tarihsel rolünü bugüne taşıyan bu dernek, İslamova’nın liderliğinde uluslararası alanda da dikkat çeken çalışmalara imza atıyor.
Yürekten Tebrikler, Kadının Adı Bu Topraklarda Altın Harflerle Yazılıyor
Kendisine bir kez daha yürekten tebriklerimi sunuyorum. O, sadece Özbekistan’ın değil; Türkiye’nin, Türk dünyasının, insanlığın altın kalpli temsilcisi...
Bugün onunla aynı odada bulunmak, bir kadının inancının nasıl uluslara ilham verebileceğine tanıklık etmek gibiydi.
Czech Food Festival 2025, İstanbul’da Elit Konuklarla Lezzet, Müzik ve Kültür Şölenine Dönüştü
Çek Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Olga Hajflerová’nın ev sahipliğinde 16-17 Mayıs 2025 tarihlerinde gerçekleşen “Czech Food Festival”, İstanbul’un gözde mekanlarından Welldone Midpoint’te adeta kültürel bir rüya gibi yaşandı.
Çek Gastronomisi Sahnede Parladı
Çek Lezzetleri İstanbul’da Büyüledi
İki gün süren festivalde Çek mutfağının özgün lezzetleri, İstanbul’un seçkin davetlilerine sunuldu. Şnitzel’den gulaşa, geleneksel patates yemeklerinden tatlılara kadar uzanan geniş menü; görselliğiyle olduğu kadar damakta bıraktığı izlenimle de katılımcılardan tam not aldı.
Bohemya'nın Harika Bira Kültürü
Bira severlerinin favorisi Budweiser Budvar. Çek, dünya çapında ünlü bir bira kültürüne sahiptir. Bohemya bölgesinde üretilen biralar, uzun bir tarihe dayanan geleneksel üretim teknikleriyle ünlüdür.
Bir Festivalden Çok Daha Fazlası
Kültürel Buluşma
Czech Food Festival” adıyla Lezzet Dolu Bir Şölene Ev Sahipliği Yaptı, Sadece bir gastronomi deneyimi değil, aynı zamanda bir dostluk ve kültür paylaşımı şöleni olan etkinlikte, Çek Cumhuriyeti ile Türkiye arasındaki kültürel bağlar güçlendirildi. Festival, iki ülke halkının ortak değerlerine ve karşılıklı saygıya dayalı ilişkilerine adeta bir övgü niteliğindeydi.
Sanat, Müzik, Neşe Bir Arada
Etkinlikte sahne alan Çek Cumhuriyetden gelen özel orkestra, geceye unutulmaz melodilerle eşlik etti. Müzik eşliğinde dans eden konuklar, Çek biralarının ve geleneksel lezzetlerin tadını doyasıya çıkardı. İstanbul gecesine damga vuran atmosfer, “Avrupa’nın kalbinden İstanbul’a uzanan bir lezzet ve neşe rüzgarı” olarak hafızalara kazındı.
Festivale Özel İlgi
Konsolosluk üst düzey isimlerden, Tolga Çevik, Rene Danoek ve Jakub Dluhosch, festival boyunca konuklarla birebir ilgilenerek dostane sohbetleriyle geceye ayrı bir değer kattı. Bu özel ilgiler, organizasyonun sıcaklığını artırdı ve katılımcılar tarafından büyük takdir topladı.
Çek Cumhuriyeti’nden Kültürel Zerafet
Başkonsolos Olga Hajflerová, organizasyonun başarısında kilit rol oynarken, İstanbul’un bu seçkin buluşmaya gösterdiği ilgi, karşılıklı kültürel alışverişin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha gösterdi.
Czech Food Festıval 2025: Unutulmayacak Bir Lezzet Ve Kültür Hatırası
Gecenin sonunda, “İyi ki geldik” diyen misafirlerin memnuniyeti; festivalin sadece başarılı değil, aynı zamanda unutulmaz olduğunu kanıtladı.